11.12.2007

“Bilinç Gökten Düşmedi”

“Bilinç Gökten Düşmedi”

Nöroloji ve psikiyatri profesörü Hoimar V Ditfurth, bu adı taşıyan kitabında “bilincin evrimi”ni inceliyor. Beynin işlevleri, duyularımızın dünyası, içgüdülerimizin gelişimi bütün davranışlarımızın anahtarları.
Neden öyle değil de böyle davranıyoruz?
Yaşamın evrimi nasıl gelişiyor?
Bilincin biyolojik temelleri nelerdir?
Yaşam programlarımız nasıl oluşuyor?
Pek çok sorunun yanıtını gerçek bilimsel bilgiyle donatılmış olarak bu yapıtta buluyoruz.
Veysel Atayman’ın çevirisi ile dilimize kazandırılan kitap “Cumhuriyet Kitapları”ndan çıktı. Aynı yazarın “Başlangıçta Hidrojen Vardı” adlı yapıtı da dünyanın ve yaşamın oluşumuna evrimci bir bakış.
Konrad Lorenz’in “Hz. Süleyman’ın Yüzüğü” de hayvan davranışlarını yetkin bir dille açıklarken insanın çeşitli yönlerine ışık tutuyor.
BİLİMSEL KÜLTÜR diye tanımlayacağım bir kültür alanı eğitimin en önemli yanı.
Meraklı çocukların akıllarına gelen sorulardan kaynaklanan bu arayış, insanın dünyayı kavraması, insanı anlaması için bir altın anahtar.
Ne yazık ki kültürden koparılmış bir eğitimle ezberletilmiş bilgi deposu yapılmaya çalışılan çocuklarımız bilimden ve sanattan uzak bir anlayışla yıllarını geçiriyor.
BİLİMSEL KÜLTÜR, işte bu kitapların ve elbette benzerlerinin ortaya koyduğu çalışmalarla geleceğe ışık tutuyor.
SANATSAL KÜLTÜR, ise duygularımızın ve zekamızın eğitiminde temel öneme sahip.
Bilimi “anlaşılmaz sayılar ve sözler yığını” olarak kabul eden, sanatı eğlenceye indirgeyen düzeysiz bir yaklaşım, çocuklarımızı temel evrensel kültürden yoksun bıraktı.
Şimdi “uluslar arası PİSA araştırması”nda on beş yaşındaki öğrenci çocuklarımız dünya ülkeleri arasında sondan ikincilikle, sondan üçüncülükle yetiniyor.
Matematik alanında, fen bilgileri alanında, okuduğunu anlama alanında utanç verici düzeydeyiz.
Kitabı sevdiremediğimiz, soru sormalarını destekleyemediğimiz, tartışma, seçenek üretme gibi yaratıcı çalışmaları yaptıramadığımız çocuklarımız çağa ayak uydurmaktan yoksun kalıyor.
PİSA araştırmasının birincileri Finlandiyalar, Güney Koreler birbiri ile yarışırken bizim gelebildiğimiz yer toplumda ilgi bile çekmiyor.
Bu durumda oluşumuzu görmezden gelip de bir futbol derbisinin heyecanı ile hop oturup hop kalkarken hangi ekonomiden, hangi politikadan, hangi gelişmeden söz edebiliriz?
Çocuklarımızda artan dikkat bozukluğunu bile fark edemiyoruz. Gözlerini saatler boyunca televizyon, bilgisayar ekranına diken çocuklarımız hızla değişen görüntülerle zaman geçirirken dikkatleri bozuluyor ve düşünme yetileri azalıyor.
Günümüzün “ekrana bakan insanı” , artık düşünmüyor, kendisine verileni irdelemede4n alıyor ve katılımdan uzak, sadece “seyrediyor”
Bu, kültürsüz eğitimle yetiştirdiğimiz insanlardan oluşan toplumdan “kendi geleceğini kurmasını “bekliyoruz.
Ama boşuna bir beklentidir bu.
Çocuklarımızı doğru yetiştirmek istiyor muyuz.
BİLİMSEL KÜLTÜR vereceğiz, bilimsel düşünceyi öğreteceğiz.
Soru soracak, tartışacak, seçenek üretecek, eleştirerek doğru karar vermeyi öğrenecek.
SANATSAL KÜLTÜR vereceğiz. Duygusal zekası gelişecek, duygularını fark edecek, empati kurmayı, sorumluluk almayı öğrenecek.
Bunları yapamıyor musunuz?
O zaman PİSA kulesinin neden hâla düşmediğine şaşar durursunuz.

Erdal Atabek Cumhuriyet Gazetesi 10 Aralık 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder